Bİn Devİrlİ Daktİlo

Tam ayaklarımı uzatmış keyif çatıyordum ki Münir geldi. Eğer daktiloyu yeterince hızlı tuşlarsam uzay-zaman dokusunda bir yırtık yaratıp Dinazorlar Devri'ne yolculuk edebileceğimizi söyledi. İnanmadım tabii. Ona saçmaladığını, böyle bir delik açabilmek için en azından ışık hızına yakın hızlarda tuşlamak gerekeceğini, bunun için daktilonun uygun olmadığını, belki bir bilgisayar klavyesi olsa bir parça inanabileceğimi, ama daktiloyla gitsek gitsek ancak tımarhaneye gidebileceğimizi, hem zaten Dinazorlar Devri diye bir şey de olmadığını söyledim. Beni dinlemedi. Jura Devri, Dinazorlar Devri ne farkeder dedi. Heyecanlandığını itiraf et dedi. Klavyeyle olur mu bilmiyorum ama Leyla demin daktiloyla gitti dedi. Seni bilmem ama ben gidiyorum merak etmiyorsan gelme dedi. Bütün bunları söyleyince kafam karıştı. Konunun ilgimi çektiğini itiraf etmeliyim. Bir an bütün saçmalıkları gözardı edip dinazor görme hevesine kapıldım. Tamam ulan Münir dedim. Yürü gidiyoruz dedim.

Ve başladım tuşlara olabilgiğince hızlı basmaya. Ne yazdığıma dikkat etmiyorudm. Hatalarımı düzeltmişyordum, hatta önğme bile nbakmıytorduömç Herşey fdurmuştu ve ben çata çöuta tuşlara basıuyotrdum. Parmasklarım birrer işçi arı edasıytla tuşların üzeirnde dansediyorfdlardı. Hızr wtsarttıkkölça komntrolçğ kaytbrteye başfltsafdım. Asdhjgarrytık aıuhds fbhiçş kdjhssa dlkjlsakdjflksfj. Kadsırfo rsekranoıfe osıjfsfddsf8e lkjncvvlkmajbvnr şbşkfbj kjbnn xvckıbuh dsşfkbı. TAfdsadofhsakıs.,auyefgeŞŞkdZs.f

Aıçk cmadan gelenm esinttrinin şliddetiyle hapşırınca yavaşladım. Yazdıklarım tekrar anlam kazanmaya başladı. Mendille burnumu silerken dehşetle esintinin camdan gelmediğini farkettim. Geniş bir bozkırın ortasında, kucağımda laptop, altımda ofis sandalyesiyle oturuyordum. Münir'e baktım, o da yanımda duruyordu, henüz durumu farketmemişti, gözlerini kapamış çılgınca daktilosunu çatırtlatıyordu. Fakat beni asıl endişelendiren, daktilolu Münir objesinin arkaplanından bize doğru hızla koşmakta olan Allosaurus medius'du. Ellerimle sandalyenin kolçaklarına yapıştım ve ayaklarımla kendimi geri ittim. Allosaurus medius Münir'i iki buçuk lokmada yutarken, ben de ofis koridorlarında oynadığımız trencilik tecrübelerimden yararlanarak hızla uzaklaşıyordum. Münir'le işini beklediğimden çabuk bitiren dinazor bana doğru koşmaya başladı. Geri geri gidiyordum, yüzüm ona dönüktü, arayı kapattığını görebiliyordum. Arkamda 100 metre ötede gördüğüm dar mağara girişi tek umudumdu. Allosaurus iyice yaklaşmıştı, ama mağaraya da artık sadece 20 adım kalmıştı. Kurtulabileceğimi düşünmeye başlıyordum ki, sandalyenin tekeri bir taşa çarptı, tökezledim ve düştüm. Hemen ayağa fırladım, kucağımda kalmış olan laptop'u da kaparak mağaraya koşmaya başladım. Yetişmem imkansızdı, öleceğimi biliyordum. Ama tuhaf bir şekilde bir türlü omzumda o beklediğim ısırığı hissetmiyordum. Mağaraya vardım ve dönüp bakınca dinazorun sandalyeyi yemeye çalıştığını gördüm.

İÇERİDE HEMEN LAPTOP'U STAND-BY'DAN ÇIKARIP DELİCE TUŞLARRA BAMSAYA BŞLaADIM, ÇLIGNCA BİRHIZL A ÇABALADIM AMA HİÇBİR ŞEY OLMADI. CAPS-LOCK AÇIK KALMIŞTI. Ne yazık ki Caps-Lock'u kapatıp tekrar denemeye vaktim kalmadı, laptop'un pili bitiverdi. Eskimekten pestili çıkmış o pili değiştirmek yerine üşenip Minecraft oynadığım zamanlara okkalı bir küfür sallayıp geleceği planlamaya başladım. Ya günlerce burada saklanıp açlıktan ölecek, ya da Dinazorlar Devri'nde hayatta kalmayı öğrenecektim. Kendimden emin bir tavırla kararımı verdim. Pes etmeyecektim. İnsanoğlunun bu beyinle en muhteşem hayvan olduğunu kanıtlayacak, hayatta kalacaktım. Ne var ki üç gün sonra yiyecek ararken bir Velociraptor mongoliensis beni yedi ve türümüzün üstünlüğünü kanıtlama hevesim kursağımda kaldı.