galatasaray'ın acı dolu gerçek hİkayesİ
ırmaklar mahallede kan ter içinde top oynuyorlardı. ırmak topu müthiş ustaca oyuna sokuyor, orta sahanın dinamosu gibi görev yapıyordu. ayaklarına biraz büyükçe gelen topu kıvrak bilekleriyle adeta dansettiriyor, çalım üzerine çalım atıp ortaya kesiyordu, ama takımda yeterince iyi bir forvet yoktu ki. o yüzden 36-32 yeniliyorlardı.
derken top taca doğru yuvarlandı. küçük bir ayak topun üzerine bastı. bu gelen cimbomlu fatmaydı. hemen kazma mehmet'i itirazlarına rağmen oyundan çıkarıp cimbomlu fatma'yı aldılar. goller ardı ardına yağıyordu, frrrmack ortalıyor, cimbomlu fatma çakıyordu, geriden gelen takım 44 - 39 öne geçmişti. cimbomlu fatma ırmak’a yaklaştı ve ırmak'ın babasının pazardan tamı tamına 15 liraya aldığı parlak çubuklu 10 numara galatasaray formasını gösterip "forman çok güzelmiş" dedi. ırmak sevinmişti, çok teşekkür etti. o sırada oyunu seyreden küçük fatih terim cimbomlu fatma'ya vurulmuştu, ırmak'ı deliler gibi kıskandı. o gün, efsanevi bir nefretin tohumları ekildi.
büyüdüklerinde, fatih galatasaray'ın teknik direktörü olmuştu. evliydi ama hala cimbomlu fatma'ya tutkundu. cimbomlu fatma futbol takımında oynayabilmek için hakan şükür takma adıyla erkek rolü yapıyor, gol kralı oluyor, rekordan rekora koşuyordu. erkeksi fiziği sayesinde kimsede şüphe uyandırmıyordu. ırmak galatasaray'ın altyapısında kendini iyice geliştirmiş, adeta bir maradona olmuştu. fakat fatih kıskançlığın acı hiddetiyle ırmak’ın önünü kesiyor, onu bir türlü takıma almıyordu. arada bir altyapı antrenmanlarını seyreden başka takımların gözcüleri gözlerine inanamıyor, ırmak'a müthiş teklifler yağdırıyordu, fakat ırmak gönlünü takıma fena kaptırmıştı, galatasaray'dan başka takımda oynamak istemiyordu. fatih cimbomlu fatma'ya, cimbomlu fatma ırmak'a, ırmak galatasaray'a aşıktı.
gheorge hagi barcelona'dan transfer edildiğinde 31 yaşındaydı, ne koşacak hali, ne de yeteneği kalmıştı. performansının düşüklüğünü gören yöneticiler tırnaklarını yiyor, kara kara onca parayı nasıl boşa harcadıkları düşünüyorlardı. ırmak'ın yüreği kan ağlıyordu. takım için her şeyi yapmaya hazırdı. böylece, karanlık ve soğuk bir perşembe gecesi, elinde hagi'nin bir fotoğrafıyla, kendini laleli'de bir deponun kapısında buldu. içeride lisansından olmuş sarhoş bir estetik cerrah, kanlı önlüğü ve ikinci el neşterleriyle onu bekliyordu.
gerçek hagi karşısında ırmak'ın yeni halini gördüğünde az kalsın bayılıyordu. ırmak'ın planını önce derhal reddetti, fakat evinin arka bahçesinde yaptıkları bire bir maçta hasmının kaabiliyetlerine şahit olunca fikrini değiştirdi. ne de olsa iş yapmadan aynı parayı alacak, efsanesi de büyüyerek devam edecekti.
1996 yılında ırmak, galatasaray taraftarının karşısına ilk kez çıktı. formasında hagi yazıyordu. ameliyat o kadar başarılı olmuştu ki fatih bile ırmak'ı asıl hagi zannediyordu, gazabının odağı ırmak ortadan kaybolmuştu, fatih bir parça olsun huzur buldu. ırmak muhteşem yetenekleri ile galatasaray'ı dört lig şampiyonluğuna, iki türkiye kupasına ve sonunda 2000 yılında uefa kupasına taşıdı. ali sami yen "i love you hagi" sesleriyle inliyor, herkes bir ağızdan "dağ başını duman almış" şarkısını söylüyordu. ümit aktan ağlamak istiyor, kendini tutmuyor ağlıyordu. ırmak türk futbolunu yeni seviyelere taşıyordu.
uefa kupasını türkiye'ye getirdikleri gece, bütün takım sarhoşken, ırmak tedbiri elden bıraktı ve farkında olmaksızın başparmağıyla kulak memesini kaşıdı. bu eskiden beri yapageldiği bir tikti, cimbomlu fatma bunu görür görmez sevdiği adamı tanıdı. dört yıldır kayıp sandığı ırmak'ın bunca zaman yanıbaşında olduğunu anlamak fatma'yı sarstı. çocukluklarından beri aşkı her geçen yıl kuvvetlenmiş, fakat duygularını ifade etmekten hep çekinmişti. sonra birdenbire ırmak ortadan yokolunca, şansını tamamen yitirdiğini düşünmüştü. onu bir daha kaybedemezdi. ırmak'ı kolundan tuttuğu gibi bir köşeye çekti. "ırmak" dedi. ırmak deli gözlerle fatma'ya baktı. "kim olduğunu biliyorum. seni hep sevdim. hep seveceğim. attığım bütün golleri senin için attım. dilersen futbolu bırakır, dilersen sana bir de şampiyonlar ligi kupası kazanırım. seninle olmak, senin olmak istiyorum. bırak hayatımın sonuna dek kendimi sana vereyim." ırmak için cimbomlu fatma çok sevdiği bir arkadaştı, ama kalbinin baş köşesinde galatasaray'dan başkasına yer yoktu. ayrıca ne kadar çabalarsa çabalasın, kendinden ne kadar nefret ederse etsin, fatma'nın dış görünüşünden iğrenmemeyi başaramıyordu. çaresiz bakışlarla fatma'yı reddetti. cimbomlu fatma karşılıksız duyguları ortadayken ırmak'ın yanında kalmaya dayanamazdı. kısa süre sonra inter milan'ın teklifini kabul edip italya'ya gitti.
fatih o gece her zamanki gibi fatma'yı seyrediyordu, hagi sandığı ırmak'la konuşmasını, tepkilerini izlerken birdenbire o da uyandı. inanamıyordu. hayatının en büyük başarısını ırmak sayesinde kazanmıştı. dünyası başına yıkıldı. florya'nın boş sokaklarında haykırarak ağlıyor, intikam yeminleri ediyordu. üstelik birkaç gün sonra cimbomlu fatma'nın da gideceğini öğrendi. yıkılmış, bedbaht fatih de fatma'nın peşinde italya'ya sürüklendi, fiorentina'nın başına geçti.
ırmak bir sezon daha oynadı ama hakiki hagi, cimbomlu fatma hadisesinden sonra tedirgin olmaya başlamıştı, iki kişi gerçeği biliyordu, başkaları da öğrenebilirdi. yaşı da 36 olmuştu, insanlar şüphelenmeye başlayacaktı. bunun üzerine ırmak 2001 yılında çok sevdiği galatasaray'ı ve futbolu gözyaşları içinde terketti. gerçek hagi teknik direktörlüğü denerken, ırmak da kendini viskiye veriyor, gittikçe ruhunun karanlık derinliklerine doğru kayboluyordu.
italya'da ne fatma ırmaksız, ne de fatih fatmasız yapabildi. ikisi de eski mutluluklarını arayarak galatasaray'a döndüler. fakat hiçbir şey eskisi gibi değildi. fatih'in soyunma odasında cimbomlu fatma'ya yaptığı hamleler reddedildikçe iç bulantısı artıyor, gözü dönüyordu. takım kötü oynayınca bu biriken nefret patlıyor, herkes avaz avaz azarlanıyordu. oyuncular fatih'ten korkar oldular, sahada onları yönetecek bir ırmak da olmayınca pek bir şey yapamadılar.
cimbomlu fatma kendini islama ve futbola vererek ırmak'ı unutmaya çalışıyordu, fakat olmuyor, unutamıyordu. 2008'in sonunda, ırmak'ın beyoğlu'nda bir arka sokakta kendini vurduğu haberini alınca jübile bile yapmadan futbolu bıraktı. yönetimde yer alması için getirilen tekliflere rağmen, bir daha ne futbolla ilgili herhangi bir işte çalıştı ne de tek bir futbol maçı seyretti.
hayatı mahvolan fatih terim türkiye milli takımını çalıştırmaya başladı, çektiği acıyı odaklamayı öğrendi ve bu kez ırmaksız, tekrar nispeten başarılı olmayı başardı, fakat mutlu olamadı. cimbomlu fatma'nın peşinden koşmaktan asla vazgeçmedi. basın ne zaman hakan şükür'le ilgili bir soru sorsa, ona iltifatlar yağdırdı.
sesten hızlı giden mermi ırmak'ın kafatasını parçalayıp beynine girdiği anda, ırmak kendini o eski mahallede futbol oynarken buldu. üzerinde babasının pazardan tamı tamına 15 liraya aldığı parlak çubuklu 10 numara galatasaray forması vardı. topu müthiş ustaca oyuna sokuyor, orta sahanın dinamosu gibi görev yapıyordu. goller ardı ardına yağıyordu, frrrmack ortalıyor, cimbomlu fatma çakıyordu. küçük fatih toprak sahanın kenarından total futbol oynamalarını bağırıyor, ufak mahalle takımını 4-3-2-1 formatında ustaca yönetiyordu. maçı kazanan uefa kupasını alacaktı. sonsuza dek futbol oynayacak, sonsuza dek mutlu kalacaklardı.