İtalya'da Bİr Fransız

Bir İtalyan kasabası. Luigiler ve Guiseppelerle dolu, ama Mariaları da eksik olmayan bir kasaba. Taş sokaklı bir Akdeniz köyü. Geceden kötü bir şeyler olacağı seziliyor. Kasaba halkı korkuyla evlerinde bekliyor. Eyvah geliyor, geliyor, bekliyorlar. Gündüz olunca gelecek. Ama ne gelecek?

Gün doğuyor, öğle oluyor, çok korkutucu. Şeytani bir şey geliyor, hakikaten de geliyor. Köy halkı bunun kulağına doğru bir şey tutuyor, ne tutuyor? Kedi tutuyorlar, kulağına kedi tutuyorlar sürekli. Çok saçma bir şey. Uff, çekin şunu yahu diyor Şeytan. İşte burada kahraman Luc fırlıyor kalabalığın içinden. Zırhlı mırhlı ama çevik mi de çevik bu Luc. Hele kıvrak zekası ve hazırcevaplığı dillere destan.

Hahaa! diyor Luc. Niye kedi tutuyorduk sanıyorsun ha? Çünkü kedi tutulduğu zaman Şeytan ölümsüzlüğünü yitirir de ondan! Şimdi seni vurduk mu ölüvereceksin.

İştee! diyor ve çekiyor tabancasını Luc. Çekiyor tetiği, çekiyor tetiği ama bir türlü olmuyor. Yok, kedi meselesinde yanılmış olamaz. Kedi işi doğru, orası kesin. Ama anlamıyor, niye olmuyor? Tabanca ateşlemiyor.

Hahaa! diyor Şeytan. Gördün mü, işe yaramaz.

O anda anlıyor bizimki. Hahaa! diyor. Olur mu? Silahı çekmemiştim de ondan! Meğer Luc silahı değil de horozu çekmiş, tetiğe bastıkça tabanca ateşleneceğine horoz ötmekteymiş!

İştee! diyor Luc, çekiyor silahı. Bang! diyor ateş alıyor silah. Hiçbir şey olduğu yok şeytana. Haydaa! diyor Luc. Niye olmadı? Kediden şüphesi yok. Kedi hikayesinden yüzde yüz emin.

Şeytan diyor ki, Üzgünüm Luc. Ama öğleden sonra 4 oldu. Hava kızlımsı, enfes, görüyor musun?

Güneş batıyor, leziz mi leziz bir akşam güneşi bu.

Tüh ya! diyor Luc, Saat öğleden sonra olursa kedi artık işe yaramaz.

Evet, diyor Şeytan, Maalesef. Lümbürdenek yutuveriyor Luc'u. Kediyi de yiyor, köyü de yiyor. O gece sabaha kadar hazımsızlık çekiyor Şeytan. Şu çılgın Fransız Luc'le arkadaş gibiydiler çünküm. Böylelerinin hazmı nispeten zor oluyor.